14 Mayıs 2012 Pazartesi

Bir Parça Hayal



  Hayal kurmak bir sürece bağlı mıdır? Yoksa her saat, her dakika ve her saniye hayal kurabilir miyiz? Bazı insanlar hayal kurmanın baharda başladığını söylüyor. Güneş gökyüzünün tepesinde bize gülümser, ağaçlar yeşillenir, çiçekler açar derken insan hayal kurmaya da başlamış. Sadece bahara has bir özellik midir hayal? Hiç sanmıyorum. İnsan her zaman hayal kurar. Tabi değindikleri bahar gelişi ile insan kendisini daha pozitif ve mutlu hisseder elbet. Daha güzel hayallere yelken açar belki de. Ama düşünüyordum da gerçekten isteyerek mi hayal kuruyoruz? Bir insanın hayalleri herkeste var olan başarıya ulaşma, üniversiteyi kazanma, mezun olma, işe girme kalıpları içinde. Peki sonra? Aile, çocuklar... Birçok insanda görüyorum herkes aynı basma kalıp hayalin peşinde. Onlara anlatılan hayalleri onlarda kendi hayalleri gibi umutla düşünüyor. İnsan büyüdükçe hayallerinden uzaklaşıyor bir noktada. Hatta çocuksu denebilecek hayallere sahip yetişkinleri dışlıyor toplum. Farklı olduğu için, daha önce görmedikleri için. Hayal kurmak özgürlüktür. Yapamayacağını bilsen dahi hayal etmelisin bence. Belki kurduğun bu hayal farklı yönlerden sana ulaşacaktır. Gülümsetecektir seni. 


 Bazen gerçeklikten sıyrılıp aslında var olmadığını bildiğimiz her hangi hayal (!) ürünü olan varlığı, nesneyi veya herhangi bir şeyi hayal etmelidir bence. Hayaller inanılması gereken gerçekle bağı olan şeyler değildir elbette. Sadece bazen dinlenmek ve rahatlamak istersin sadece. Daha önce ki yazımda da değindiğim gibi her insanın kendine ait bir Harikalar Diyarına ihtiyacı vardır. Her geçen gün bunu gerçekten gerekli olduğu kanısına varıyorum. Hayal edin. Gün batımında ıssız bir sahilde oturuyorsunuz. Hafif esen rüzgar teninizi okşuyor adeta. Mavi ve görkemli sonu yokmuş gibi görünen, bir nevi sonsuzluk olan denize bakıyorsunuz beyaz köpüklü dalgalar sahile vuruyor. Denizin tuzlu ve nahoş kokusu akciğerlerini dolduruyor. Aniden sahilin diğer tarafında görkemli beyaz bir at beliriyor ve size doğru koşmaya başlıyor. Beyaz yeleleri rüzgarla beraber dalga dalga hareket ederken güneşin son ışıkları ile parlayan boynuzu görüyorsunuz. Gerçek değil bunu biliyorsunuz ama küçükken masallarda dinlediğiniz Tek Boynuzlu At'ı görmek istiyorsunuz. Orada işte size doğru koşuyor.


 Bu sadece bir hayal. Küçük çocuklar gelecek hakkında saf hayaller kurarlardı geçmişte. Ama şimdi bakıyorum da küçük çocuklarında dahi hayallerini dahi karanlık ve yapışkan bir bataklık gibi sarmış gelecek... Gelecek korkusu. İnsanlar gelecekten korkuyor. Yapmaları gerekenleri, onlara anlatılanları yapamamaktan korkuyor. Kendisini kaybediyor adeta. Tek Boynuzlu At sadece bir klişe, hayal ürünü. Aslında bahsetmek istediğim şey insanlar kendi hayallerini kurmuyor. Geçmişten gelen ve toplumun belirlediği hayalleri kuruyor. Bu konuda belki de hala hayallere bağlı kişiler yazarlardır. Hayal dünyalarında oluşturdukları tüm şeyleri bir kağıda döküyor ve bize sunuyor. Hayallerini yaşatabiliyorlar. Jules Verne gibi kim şimdi 80 Günde Devr-i Alem yapmayı düşünür?  Yazmakta hayallere ulaşmaktır o zaman. İçini dökmektir ve çocukluğunda kurduğun hayallere dönmektedir.


 Aslında tüm yazdıklarımı boş verin. Sadece şimdi Bir Parça Hayal kurun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder